Tarih: 30.01.2023 11:51
Suyu bile zor içerken, sarmayı afiyetle yedi
Yutma güçlüğü, katı gıda yemekte zorlanma ve şiddetli göğüs ağrıları gibi belirtileri olan ve hastalığına 11 yıldır tanı koyulamayan Savaş Ekin suyu bile zor içerken, Başkent’te devlet hastanesi olarak sadece Ankara Bilkent Şehir Hastanesinde uygulanan POEM (Peroral Endoskopik Myotomi) tedavisi ile sağlığına kavuşmanın mutluluğunu, sarma yiyerek yaşadı.
Tekirdağ’da yaşayan ve iki çocuk babası olan 30 yaşındaki Savaş Ekin, 2012’den beri yutma güçlüğü, katı gıda yemekte zorlanma ve şiddetli göğüs ağrıları yaşamaya başladı. Yaşadığı rahatsızlıklar sonucu hem devlet hastaneleri hem de özel hastaneler olmak üzere hastalığına şifa bulmak için 4-5 farklı şehir gezen Ekin’e 11 yıl boyunca tanı koyulamadı. Bunun üzerine Başkent’e gelen ve Ankara Bilkent Şehir Hastanesi Gastroenteroloji Bölümünde muayene olan Ekin, kendisine yapılan tetkikler sonucu yemek borusunun mide kısmındaki kaslardan oluşmuş kapağın gevşemesi nedeniyle yutma güçlüğü olarak bilinen "akalazya" hastası olduğunu öğrendi. Başkent’te devlet hastanesi olarak sadece Ankara Bilkent Şehir Hastanesinde yapılan ve ilk kez 13 Ocak tarihinde POEM işlemi uygulanan 3 hastadan 1’i olan Ekin, hastalığı boyunca yaşadığı sıkıntıları, Ankara’da gördüğü tedavi sürecini ve tedavi sonrası yaşadıklarını İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine anlattı.
"Ne yemek yiyebiliyordum ne su içebiliyordum"
Akalazya hastalığının belirtilerini ilk defa 2012 yılında fark eden ve tam 11 yıl boyunca teşhis konulamayan Savaş Ekin, hastalığını atlatmak için hem devlet hastaneleri hem de özel hastaneler olmak üzere 4-5 tane farklı şehir gezdiğini ifade etti. Ekin, bu süreçte psikolojik olarak da çok yıprandığını belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
"Mide asidi olabilir dediler. Film çektik, 3-4 kere endoskopi çektik. ?Bir şey gözükmüyor’ dediler. Parça aldılar, temiz çıktı. Bana bir teşhis konulamadı. Ben de bu süreçte psikolojik olarak sıkıntı yaşamaya başladım. Ne yemek yiyebiliyordum ne su içebiliyordum. Kaslar kendi kendine kasılıyordu. Kasların kasılmasını, açılamamasını ben kendim hissedebiliyordum. Mesela suyu içeyim diyordum ama inmeyeceğini biliyordum. Çünkü kaslar öyle kasılmıştı ki su inmiyordu aşağıya ve geri çıkarmak zorunda kalıyordum."
"Ben yiyemeyince eşim de yemek istemiyordu"
Hayatının her alanında yemek yiyemediğinden dolayı besinlerden alabileceği yeterli enerjiyi alamayan ve ailesine bakabilmek için çalışmak zorunda olduğunu belirten Ekin, "İş yerinde yemek de yiyemediğim için bu sefer dışarıdan vitamin şurupları içmek zorunda kalıyordum. İster istemez ayakta kalmak zorundasınız, biraz güçlü olmak zorundasınız. Yediğiniz bütün besini çıkarıyorsunuz, su dahi içemiyorsunuz. Stres de etkiliyor gibi geliyor bana, çünkü bazen hiçbir şey olmadan bile 2-3 kaşık yiyordum ve kendi kendime takılmadan yemişim diyordum. İster istemez insan biraz yorgun oluyor. Sofraya yemek geldiğinde ve eşim bana baktığında onun da ister istemez iştahı kesiliyordu. Ben yiyemeyince o da yemek istemiyordu. Çabuk yoruluyorduk, sonuçta yemek yiyemiyorsun. İşten geldiğimde daha da acıkıyordum. Çocuğumu parka götürmek istiyordum. Parka gittiğimde 30-45 dakikada hemen geri gelmek zorundaydım çünkü ayakta duracak halim yoktu. Geldiğimde sulu bir şeyler yersem veya çorba içersem, hamdolsun bugün de doydum diyordum" ifadelerini kullandı.
"Direkt mideme ulaştığını hissedebiliyorum"
Hastalığına derman bulabilmek için Ankara Bilkent Şehir Hastanesinde muayene olan ve Ankara Bilkent Şehir Hastanesi Gastroenteroloji Bölümünde çalışan Doç. Dr. Mahmut Yüksel tarafından 11 yıl sonra kendisine ?akalazya’ tanısı koyulduğunu söyleyen Ekin, "Mahmut hoca manometri (yemek borusunun ileri doğru itme hareketinin gücünü ve düzenini ölçen alet), endoskopi gibi bütün tetkikleri yaptı. Tetkikleri yaptıktan 1 ay sonra ameliyatı yaptı ve ameliyat da çok başarılı geçti. Ben şu anda geçen 11 seneyi düşündükçe çok şaşırıyorum. İnsan nasıl yemek yiyemez, nasıl su içemez diyorum. Su nasıl gitmez aşağıya diyorum ama gitmiyordu, birikiyordu. Yürüyordum, çalışıyordum ve acaba su iner mi diye hareket ediyordum. Şimdi dağlar kadar fark var. Şu anda sıvı yiyecekler aşamasındayım, yavaş yavaş katıya geçiyorum. Şu anda elhamdülillah ne bir tıkanma, ne bir durma, ne bir beklenti var. Direkt mideme ulaştığını hissedebiliyorum. Yemek yemek başlı başına zaten büyük bir nimet, aslında sağlığın ne kadar kıymetli olduğunu insan başına geldikten sonra anlıyor" değerlendirmesinde bulundu.
"Yutma zorluğu hatta su dahi içememe şikayeti vardı"
Ankara Bilkent Şehir Hastanesi Gastroenteroloji Bölümünde çalışan Doç. Dr. Mahmut Yüksel, Savaş Ekin’in iki ay önce başvurduğunu vurgulayarak, "Yutma zorluğu hatta su dahi içememe şikayeti vardı. Öncesinde de 11 yıldır dış merkezde farklı yerlere gitmiş ve tanı koyulamamış. Manometri ile birlikte tanısını koyduk. Akalazya olarak yorumladık ve POEM (Peroral Endoskopik Myotomi) işlemini planladık. 13 Ocak 2023 tarihinde de diğer iki hastamızla birlikte Savaş Bey’e POEM tedavisi uyguladık" dedi.
"Geldiğinde su bile içemeyen Savaş Bey, şimdi sarmaları kolayca yemektedir"
POEM tedavisinin yaklaşık olarak 2 saat süren ve temel olarak endoskopla ameliyatsız olarak yemek borusunda tünel oluşturulan bir tedavi yöntemi olduğunu belirten Yüksel, "Özofagusun (yemek borusu) uç kısmındaki darlığı, kasları keserek açma yöntemidir. Savaş Bey’de de aynı tedaviyi uyguladık. Geldiğinde su bile içemeyen Savaş Bey, şimdi sarmaları kolayca yemektedir" diye konuştu.
Ayrıca Yüksel, POEM tedavisi gören hastaların tedavi sonrasında ilk 2 hafta sıvı yiyeceklerle beslendiğini daha sonra ise katı yiyeceklere geçtiğini de ekledi.
"Toplumdaki sıklığı yaklaşık yüz binde 7 ila 10 arasında değişiyor"
Ankara Bilkent Şehir Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Tankut Köseoğlu ise, akalazya hastalığının yutma güçlüğüyle karakterize bir hastalık olduğunu ve henüz sebebinin bilinmediğini belirterek, şunları kaydetti:
"Toplumdaki sıklığı yaklaşık yüz binde 7 ila 10 arasında değişiyor. Bu oran aslında düşük gibi görünse de toplum bazında irdelendiğinde aslında çok sayıda hastaya denk geldiğini görebiliriz. Bugüne kadar da kesin, kalıcı bir tedavisi bulunamamış bir hastalık. Daha doğrusu geçici yöntemlerle yönetilmeye çalışan bir hastalık. En önemli bulgusu yutma güçlüğü, yediklerinin takılması, göğüs ağrısı yapabilir. Nefes ağırlığı, kronik öksürük, hatta ileri dönemde akciğerlere kaçarak zatürreye (aspirasyon pnömonisi) sebep olabiliyor. Çok uzun süreli dönemlerde ise kansere gidebilen bir olgu olarak karşımıza çıkıyor."
"POEM çoğu yerde uygulanmayan bir teknik"
Akalazya tedavisinde bugüne kadar tedavi olarak birçok farklı yöntem ve ilaçların uygulandığına dikkati çeken Köseoğlu, "Kalsiyum kanal blokerleri, nitratlar, anti spazmodik ilaçlar gibi birçok yöntemin çok etkili olmadığı gösterilmiş. Bildiğimiz botoks tedavisi bir miktar etki gösterebiliyor. Yemek borusu ile midenin birleştiği spazmik bölgede uygulanan botoks uygulaması, orada ki kasları gevşeterek, geçici bir süre için yutma fonksiyonlarını düzeltebiliyor ama o da kalıcı bir çözüm değil. Bugüne kadar ’gold standart’ dediğimiz balon dilatasyonuydu. Bu yemek borusu ile midenin birleştiği kısımdaki spazma yönelik bir balonla açma yöntemidir. Bunda da çeşitli komplikasyonlar olabiliyor. Yüzde 3 ila 5 arasında perforasyon (delinme) gibi komplikasyonlara yol açabiliyor. Ancak bundan sonra daha bir rahatlama sağlıyor. Hasta 6 ay ya da 1 sene rahat yutabiliyorlar ancak bu da kalıcı bir yöntem değil. Bir sene sonra çoğunlukla ikinci bir işleme ihtiyaç duyulabiliyor. Bir de yine Myotomi tedavisi dediğimiz bir tedavi yöntemi var. Bu da açık yöntemle ve cerrahi yoluyla yapılan bir işlem. Ama son zamanlarda POEM (Peroral Endoskopik Myotomi) denilen bir teknik gelişti. POEM çoğu yerde uygulanmayan bir tetkik. Günümüzde Türkiye’de uygulayan çok az merkez var ve bu merkezlerinde genelde çoğu hatta hemen hemen hepsi özelde. Dr. Mahmut Yüksel’in öncülüğünde Ankara Bilkent Şehir Hastanesinde uygulanması, bu pahalı tedaviye ulaşamayacak hastalarında ulaşabilir olması yönünden büyük bir katkı sağlıyor" ifadelerine yer verdi.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —