Tarih: 31.01.2023 10:01
Yarım asırlık dolandırıcılık davasında sona doğru
Yalova’da 1969 yılında yaşanan ve dönemin gazetelerine manşet olan yarım asırlık emlak dolandırıcılığı davasında sona yaklaşıldı.
Akıllara durgunluk veren dolandırıcılık 1969 yılında İstanbul-Yalova hattında yaşandı. Emlak alım satım işleri ile uğraşan dönemin büyük işadamı Salih Peynirci, iddiaya göre Çınarcık’ta yaklaşık 200 dönümlük bir arsanın satışı sırasında BEDEL AÇISINDAN dolandırıldı. NATO subayı kılığına giren dolandırıcılar, Salih Peynirci’ye “NATO’ya satacağız” diyerek araziyi fahiş fiyattan satın almasını sağladı. Araziyi aldıktan bir süre sonra dolandırıldığını anlayan Peynirci, polise başvurdu. Polis zanlıların yakalanması için kırmızı bülten çıkarıp çalışma başlatsa da 4 zanlı, ortadan kayboldu. Akıllara durgunluk veren dolandırıcılık hikayesi, o dönem gazetelerin baş sayfalarının manşetlerine de konu oldu. Aradan geçen yıllar boyunca zanlıların izini bulamayan işadamı Salih Peynirci de bir süre sonra vefat etti.
Ancak Salih Peynirci ile aynı adı taşıyan torunu Salih Peynirci 50 yıl aradan sonra evlerine gelen tebligatla tekrar hukuk mücadelesi başlattı. Yaklaşık 30 milyon dolar değerindeki arazinin başka kişilerin üzerine geçirilmeye çalışıldığını anlayan Peynirci, avukatı aracılığıyla tapu tescil davası açtı. Peynirci’nin hukuk mücadelesi devam ediyor.
Yarım asırlık dolandırıcılık davası hakkında bilgi veren Salih Peynirci’nin avukatı Hasan Türkmen, yaşanan süreci anlattı.
Söz konusu arazinin 1969 yılında Salih Peynirci tarafından satın alındığını söyleyen Türkmen, “Salih Peynirci’yi bir grup ‘Çınarcık’ta yaklaşık 200 dönümlük bir yer var burayı NATO alacak, NATO karargahı olarak kullanılacak’ diyerek kandırılıp çok fahiş bir fiyata o dönem için satmış. Benim müvekkilimin dedesi de daha sonra buraya bir ipotek koydurmuş. 4 milyon 700 bin lira o dönemin parasıyla bavullarla para taşınmış ve ipotek koyarak arsa o dönemde 19 yaşında olan Nurettin Aydın’a emanetçi olarak bırakılmış. Salih Peynirci NATO’nun böyle bir arazi aramadığını tespit edince arazinin kıymeti açısından dolandırıldığını ve kandırıldığını anlamış. Bunun üzerine polise gitmiş, savcılığa gitmiş, müvekkilin dedesi o zaman için gayrimenkul alım satım yapan güçlü zengin birisi, özel bir ekip kurularak bir az önce gazetede gösterdiğim gibi 1969 yılının gazetesinde de konu olmuş. Ciddi bir şekilde aramışlar fakat bu dolandırıcılar kaçtığı için yapacak bir şey olmamış ve peşini bırakmış müvekkilin dedesi. Arsa vekalet verilen Nurettin Aydın’ın üzerinde kalmış” ifadelerini kullandı.
Geçen yılların ardından söz konusu arazinin bir bölümünün orman alanında kaldığını ve tesadüfen gönderilen bir tebligat sayesinde arazinin varlığından haberdar olduklarını anlatan Türkmen, “Aradan 50 yıl geçmiş. Orman Genel Müdürlüğü tebligatıyla arazinin tapusuna sahip olarak görülen Nurettin Aydın durumdan haberdar olmuş. Hala arazinin kendi üzerinde olduğunu fark etmiş. Orada hala 200 dönümün kendisine ait olduğunu görünce bu sefer burayı nasıl değerlendiririm derken etrafına başka bir çete üşüşmüş. Tapu sahibinin elinden çok ucuz bir miktara kendi üzerlerine geçirmek için işleme başlamışlar. Vekaletler almışlar, avukatlar tutmuşlar ve bu kişiyi ikna etmek için de arazinin 500 de biri gibi cüzi bir para vermişler. Bu kişiler Vekaletleri almaya çalışırken bakmışlar ki ipotek var. Bizim müvekkilimizin dedesinin koydurduğu ipotek. Bu ipoteği kaldırmak için başvurduklarında bizim müvekkiller torunlar haberdar olmuş. Bundan sonra biz hukuki mücadeleyi başlattık. Gittik davalar açtık. Hakkımızı aramaya çalıştık. Üzerlerine tedbir koyduk. Buralar her ne kadar ipotek olsa da aslında burası gerçekte Salih Peynirci’ye satılmıştır gibi gerekli savunmalarımızı yaptık. Bu tedbir konulunca karşı taraf Tapuları üzerine alamadıkları için gitmişler tapu sahibinden 15 milyonluk bir düzmece senet almışlar. Gayeleri bu senedi takibe koyup süreci uzatmak ve bizim davalarımız dolanarak hukuken öne geçerek bizim davamızı konusuz hale getirmek. Bu çete yerlerin üzerlerine haciz koydular. Daha sonra bizim davada bir terslik söz konusu oldu. Dava reddedildi. Tedbirler kaldırıldı. Tedbirler kalkar kalkmaz 3 gün sonra bu yerlerin tamamı bu grup tarafından tek tek paylaşıldı. Grubun içerisinde iş adamları var, bunlardan biri ışıklandırma sektöründe diğeri ise inşaat sektörün de ve 2 tane de avukat var. Biz tedbirin kalkması ile kaybettiğimiz davayı istinaf ettik. İstinafta haklılığımızı görüp derhal tedbir konmasına karar verince yeniden üzerlerine tedbir konuldu” şeklinde konuştu.
Dava sürecinde tapu sahibi Nurettin Aydın’ın vefat ettiğini anlatan Türkmen, “Mirasçısı bir kızı var. Kızına yöneltildi dava. Bu kişiler kızından da vekaletler almışlar Öyle bir kumpas kurulmuş ki kızından vekalet alan avukatlar aynı zamanda tapuları alan avukatlar. HEM alacaklının avukatı HEM borçlunun avukatı konumundalar hepsi aynı kişiler ve bunlar bir grup şeklinde çalışmışlar. Bu iki avukat ve vekaletlerini bulunduran kişiler ile iş adamları tamamının avukatı ve vekilleri ve bu vekilleri aynı zamanda mirasçı kızın avukatı böyle dolanma olayı var ve çok sayı da muvaazalı iş ve işlemleri var. Biz davayı istinaftan bozup dosya yeniden yerel mahkemeye geldiğinde ve üzerlerine bizim tedbirlerimiz yeniden konduğunda biz davaları yeni maliklere yönelttiğimizde olay biraz daha karıştı.
Bu arada işin diğer ilginç ve kitaplara konu olacak kısmı ise itirafçı olup tüm kumpası belgeleri ile ortaya koyan mirasçı bu kız yetiştirme yurdunda büyümüş ve mutlaka ciddi acılar çekmiş ve babasıyla çok irtibatı olmamış sanırım. Babasın üzerindeki arazileri ele geçirmeye çalışan çete bu kızın üzerine yüklenince kız adalet duygularıyla hareket ederek mahkemede her şeyi anlattı. ’Babam 50 yıl sonra ormanın tebligatı ile burayı öğrendikten sonra bir takım yine paralar kopartmak için bu kişilerle anlaşmış’ diyerek tüm olayları anlattı Bunlar mahkemede çıktı ‘ben davayı kabul ediyorum durum bu şekilde olmuştur bu arazilerin tapusu Salih Peynirci’ye aittir’ diye söyledi. Bunu yapınca şu anki grup babasından kaynaklı bir icra takip kararı var demiştim ya mirasçı olarak kıza yönlendirdiler. Kız doğruları söyleyince kızın evine arabasına haciz koydular. Baskı yaptılar. Beyanlarını geri almasını söylediler. Tekrar yanlarına çekmeye çalıştılar. Kız onlara uymadı davamız bu şekilde devam ediyor. 50 yıl sonra ben diyebilirim ki hak hiçbir şekilde kaybolmuyor. Dedenin hakkı bile olsa bu bir şekilde 50 yıl sonra torunu tarafından ortaya çıkıp geri geliyor. Hayırlısıyla tapularımızı alacağız” diye konuştu.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —